It: Welcome to Derry, sarsıcı bir açılışın ardından sergilediği engebeli performansla bazılarımızda soru işaretleri bırakmıştı. Özellikle görsel efektlere aşırı sırtını dayaması, senaryonun “göstermek yerine anlatma” kolaycılığına kaçması ve her bölümün standart bir Pennywise formülüne sıkışması endişe vericiydi. Neyse ki dizi sadece bunlardan ibaret kalmadı; karakter derinliğine odaklanması, oyunculuk performansları ve halen kanayan toplumsal yaralara parmak basmasıyla kendini izletmeyi başardı. İşte detaylar:

Şoklar, Kayıplar ve Senaryo Tuzakları
Welcome to Derry‘nin 4. bölümünde Marge’ın yaşadığı o rahatsız edici parazit sahnesinden sonra bu bölüme daha umutlu başlıyoruz. Lilly’nin Juniper Hill’e kapatılmadığını ve Marge’ın ifadesiyle aklandığını görmek sevindirici. İki dostun arasındaki buzlar erirken, senaryo bize büyük bir sürpriz yaparak beklenmedik bir karakteri sahneye geri döndürüyor. Tam bu geri dönüşe şaşıralım mı sevinelim mi derken, dizi yine o eski hastalığına tutuluyor: Her şeyi diyalogla açıklamak.
Hatırlarsanız Will, Welcome to Derry‘nin 4. bölümünde Pennywise’ın kurbanlarını neden hemen öldürmediğine dair bir teori üretmişti; bu aslında senaryo tembelliğinin bir yansımasıydı. Bu hafta da benzer bir durum yaşanıyor; olayları görsel dille anlatmak yerine bir karakterin ağzından özet geçiliyor. Üstüne bir de Rich’ten duyduğumuz o klişe “Kusacağım galiba!” repliği eklenince tadımız kaçıyor. Dizi, karakter odaklı yapısını korusa da bu tür senaryo kısayolları göze batmaya devam ediyor. Yine de bölümün temposu bizi ekranda tutacak kadar sağlam.

Rota: Neibolt Evi ve Lağımlar
Rose, kuzeninin yakalandığını öğrenince zekice bir hamleyle Komutan Shaw’ı manipüle edip kendini olayların merkezine atıyor. Diğer yanda Dick Hallorann ve Leroy, yanlarına askerleri de alarak askeri sırların göbeği olan Neibolt evine doğru yola çıkıyor. Ronnie’nin babasının Shawshank Hapishanesi’ne gidişiyle gerilim tırmanırken Will’in annesi Charlotte’un kılık değiştirmiş Pennywise’ı gördüğü sahne bence gereksiz bir eklemeydi fakat izleyiciyi germe açısından güzel bir sahneydi.

Welcome to Derry‘deki ilk karşımıza çıkmasından beri hakkında teoriler üretilen Bayan Kersch’in gizemi de yavaş yavaş aralanıyor. Kimi izleyiciler onun bizzat Pennywise olduğunu düşünse de, orijinal filmleri bilenler durumu az çok tahmin edecektir. Lilly’e destek oluyor gibi görünse de heybesinde sakladığı sırlar olduğu kesin.
Bölümün son 25 dakikası ise tamamen lağımların karanlığında geçiyor. Işıklandırma atmosferi desteklese de, yönetmenlik açısından o boğucu kapana kısılmışlık hissi tam olarak verilememiş. Ayrıca “Sam Amca” kılığındaki Pennywise sahnesiyle birlikte yine yoğun bir CGI bombardımanına maruz kalıyoruz.


Pennywise ile Ölümcül Dans
Welcome to Derry‘deki haftalardır süren bekleyiş sona erdi; Bill Skarsgard’ın o ikonik performansıyla eski dostumuzu izlemek, kısa süreliğine de olsa büyük bir keyifti. Lilly’i “yakın arkadaşı” ilan edip onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynaması tüyler ürperticiydi. Lilly’nin bu psikolojik işkenceye daha ne kadar dayanabileceği büyük merak konusu.
Diğer taraftan, Dick Hallorann’ın büyükanne ve büyükbabasıyla yaşadığı o gergin anlar, Pennywise sahneleri hariç bölümün zirvesiydi. O gizemli kutuda ne olduğu ve Stephen King’in “The Shining” (Parıltı) evreniyleolan bağlantısı önümüzdeki haftalarda netleşecektir. Ancak Dick’in sahip olduğu bu özel yeteneğin ona ağır travmalar yaşattığı artık şüphe götürmez bir gerçek.



Sonuç
B uhafta da Welcome to Derry serisinde su gibi akıp giden hızlı bir bölüm izledik. Bir aydır dağınık ilerleyen hikaye kolları nihayet birleşiyor, bazı sırlar açığa çıkıyor ve herkesin beklediği an gerçekleşiyor: Pennywise geri dönüyor. Görsel efekt yoğunluğu, yer yer tembelleşen senaryo çözümleri olsa da sezonun en heyecanlı ve en iyi bölümlerinden birini geride bıraktık.



