10 Eylül 2025’te Fransa, sosyal medyada Temmuz ayında doğan ve hızla büyüyen sol tandanslı “Her Şeyi Durdur” hareketinin öncülüğünde ülke çapında büyük çaplı protestolarla sarsıldı. 2018’deki Sarı Yelekliler hareketini andıran ancak daha organize ve ideolojik bir zemine oturan bu eylemler, ekonomik eşitsizlik, kamu hizmetlerindeki çöküş ve yeni hükümetin sert kemer sıkma politikalarına duyulan öfkeden besleniyor. Protestolar, François Bayrou’nun iki gün önce, 8 Eylül’de, parlamentoda güvenoyu alamayıp istifa etmesinin ardından Sébastien Lecornu’nun başbakan olarak atanmasıyla aynı zamana denk geldi.



Krizin Tetikleyici: 2026 Bütçesi ve “Kurban Edilmiş Nesil”
Fransa’da protestoların fitilini ateşleyen, Bayrou hükümetinin önerdiği 2026 bütçesi oldu. Bu bütçe, sağlık hizmetlerinden 5 milyar avro kesinti, enflasyona rağmen emekli maaşlarının dondurulması ve “verimliliği artırmak” için iki resmi tatilin kaldırılması gibi tartışmalı maddeler içeriyor. Üniversite mezunu genç profesyoneller, öğrenciler, lise çağındaki gençler ve kamu sektörü çalışanlarından oluşan geniş bir koalisyon, bu politikaları on yıldır büyüyen gelir adaletsizliği ve eğitim ile çevre gibi temel hizmetlerin ihmal edilmesi zincirinin son halkası olarak görüyor.
Paris’te, protestoların merkezi, adeta bir savaş alanına döndü. Göstericiler ana yolları kapattı, toplu taşımayı durdurdu ve çevik kuvvet polisleriyle çatıştı. Polis, kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su kullandı. Benzer sahneler Marsilya, Lyon, Nantes ve Montpellier gibi şehirlerde de yaşandı; hastaneler ve okullarda grev dalgaları yayıldı. Paris’in güneyindeki Tenon Hastanesi’nde sağlık çalışanları, sistemin üzerindeki baskıyı protesto etmek için iş bıraktı.
Öğle saatlerine gelindiğinde, ülke genelinde yaklaşık 295 kişi gözaltına alındı; Paris, gözaltıların büyük kısmına sahne oldu. İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, on binlerce protestocuyu kontrol altına almak için 80 bin polis memuru ve başkentte 6 bin ek kuvvet görevlendirdi.
Lecornu’nun Zorlu Başlangıcı: Macron’un Sadık Yandaşı Ateş Hattında
39 yaşındaki Sébastien Lecornu, Emmanuel Macron’un yakın müttefiki ve eski savunma bakanı olarak başbakanlık koltuğuna oturdu. Bayrou’nun bütçe planının parlamentoda destek bulamamasının ardından gelen istifası, Lecornu’yu bu kaotik ortamda göreve getirdi. Élysée Sarayı’ndaki devir teslim töreninde Bayrou, “Biz ve ekibimiz, hükümete destek olmak için elimizden geleni yapacağız,” derken, Lecornu sükûnet çağrısı yaptı: “Karşı karşıya olduğumuz siyasi kriz ve istikrarsızlık, alçakgönüllülük gerektiriyor.”
Ancak bu sakin söylem, Fransa’da öfkeyi dindirmeye yetecek gibi görünmüyor. Parlamentoda en büyük grubu oluşturan sol ittifak Yeni Halk Cephesi (NFP), Lecornu hükümetine karşı sert bir muhalefet sergiliyor. NFP’nin lider partisi Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) koordinatörü Manuel Bompard, BFMTV’ye yaptığı açıklamada, yeni kabinenin derhal güvenoyuna tabi tutulmasını talep etti ve aksi takdirde gensoru önergesi vereceklerini belirtti. Sosyalistler hükümete katılmayı reddederken, aşırı sağcı Ulusal Birlik lideri Jordan Bardella temkinli bir yaklaşım sergiledi: “Yeni başbakanı, bütçeyle ilgili atacağı adımlara göre değerlendireceğiz.”
Jean Jaurès Vakfı’nın son raporu, protestocuların profilini netleştiriyor: %54’ü artan eşitsizliği en büyük sorun olarak görüyor; bunu çevre sorunları ve sağlık sistemindeki aksaklıklar takip ediyor. Sarı Yelekliler’in daha kendiliğinden öfkesinden farklı olarak, bu hareket, 2022’de Mélenchon’un seçmen tabanından güç alan, şehirli ve politik bilinç düzeyi yüksek bir kitleye dayanıyor.
Daha Büyük Resim: Kırılgan Bir Cumhuriyet
Lecornu, önümüzdeki günlerde sendikalar ve muhalefet liderleriyle görüşmeler yapmayı planlasa da, protestolar Macron yönetiminin derinleşen krizine işaret ediyor. Parlamentodaki güç dengesi merkezin aleyhine işlerken, istikrarlı bir hükümet kurmak zor görünüyor. Sosyal medyada büyüyen “Her Şeyi Durdur” hareketi, tren hatlarından şehir merkezlerine kadar günlük hayatı sekteye uğratmış durumda. Bu hareketin, polis baskısıyla sönümlenip sönümlenmeyeceği ya da daha kalıcı bir halk hareketine dönüşüp dönüşmeyeceği belirsiz; ancak şu an için Fransa sokakları, vaatlerden fazlasını talep eden bir halkın güçlü sesiyle yankılanıyor.
Gündeme dair diğer yazılarımıza bu linkten göz atabilirsiniz.