Türkiye’nin en kuzey ucunda, Karadeniz’in serin sularıyla yemyeşil ormanların birleştiği yerde saklı bir şehir var: Sinop. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre yıllardır “ülkenin en mutlu şehri” seçilen bu küçük kent, ziyaretçilerine sadece manzaralarıyla değil, yaşam tarzıyla da huzur veriyor. Peki, Sinop’u bu kadar özel yapan şey ne?

Felsefeyle Yoğrulmuş Bir Kent
Sinop’un mutlulukla anılmasının kökleri aslında binlerce yıl öncesine uzanıyor. Ünlü Yunan filozof Diyojen burada doğmuş ve insanlara basit yaşamanın değerini öğretmişti. Fıçıda yaşamayı seçen Diyojen, “sahip olduklarınla mutlu ol” diyerek bugünkü Sinopluların yaşam anlayışına da ışık tutmuş gibiydi. Onun Büyük İskender’e söylediği ünlü söz hâlâ kulaklarda:
“Gölge etme, başka ihsan istemem.”
Bugün şehrin merkezinde, 2006’da dikilen Diyojen heykeli, bu felsefenin hâlâ unutulmadığını gösteriyor.
Huzurun Şehri
Sinop sokaklarında dolaşmaya başladığınızda buradaki hayatın İstanbul ya da Ankara’dan ne kadar farklı olduğunu hemen fark ediyorsunuz. Trafik ışıkları yok ama kornalar da yok. Araçlar uyum içinde ilerliyor, kimsenin bir yere yetişme telaşı yok. Hatta yerel halk arasında “Çarşamba’dan sonra bürokrasi bile tatile çıkar” diye espri yapılır.
Taksi şoförüm Bekir Balcı’nın dediği gibi:
“Burada herkes birbirini tanır. Kimse kimseye karışmaz. Huzur buranın en değerli şeyi.”
Farklılıkların Yan Yana Varlığı
Sinop’un ilginç özelliklerinden biri de hoşgörüsü. Şehir meydanında bir camiyle bir bar yan yana duruyor. 2013’te çıkarılan yasaya göre camiye 100 metre mesafede alkol satışı yasaktı ama Sinop’ta kimse bunu mesele etmemiş. Burada farklı yaşam tarzları çatışmak yerine yan yana akıp gidiyor.
Mantısıyla ünlü Teyzenin Yeri adlı lokantanın sahibi Aylin Tok bunu şöyle anlatıyor:
“Kadınlar şortla gezer, kimse dönüp bakmaz. Gece üçte bile sokağa çıksanız kimse karışmaz. İnsanlar burada birbirinin hayatına burnunu sokmaz.”

Zengin-Fakir Ayrımı Yok
Sinop’ta mutluluğun en önemli sırrı belki de eşitlik duygusu. İnsanlar arasındaki ekonomik farklar gündelik hayatı belirlemiyor. Aynı kafelerde oturup aynı simiti, aynı çayı paylaşan farklı kesimlerden insanlar var. Bu ortak paylaşımlar, şehrin sosyal dokusunu güçlendiriyor.
Basit Ama Keyifli Bir Yaşam
Modern apartmanların yanında hâlâ eski mahalle kültürü devam ediyor. İnsanlar camlardan birbirine sesleniyor, küçük dükkânlardan alışveriş yapıyor. Şehrin üzerinde yükselen gökdelenler yok, çünkü Sinoplular “küçük şeylerle mutlu olmayı” tercih ediyor.
Gün batımında, surların üzerinde bir kafede otururken manzarayı izlemek bile başlı başına mutluluk sebebi. Kıyıda sallanan balıkçı tekneleri, kol kola yürüyen çiftler, uzakta denizle birleşen yeşil tepeler… Hepsi bir araya geldiğinde Sinop’un ruhunu ortaya koyuyor.
Bir yandan serin bir Karadeniz birası yudumlarken, insan şu soruyu kendine soruyor:
“Belki de mutluluk, büyük şehirlerin kaosunda aradığımız o karmaşık şey değil; Sinop’un bize hatırlattığı gibi, sadelikte, huzurda ve paylaşımda gizli.”