Stranger Things‘in yapımcıları olan Duffer Kardeşler‘in yarattığı bu devasa evrenin kendi ağırlığı altında çöküp çökmeyeceği ya da yıllardır zihnimizi kurcalayan soru işaretlerinin havada kalıp kalmayacağı konusundaki tüm o gergin bekleyiş artık sona erebilir. Derin bir oh çekebilirsiniz; çünkü 5. sezonun ikinci perdesi, ilk sezondan beri kasabanın üzerine kabus gibi çöken o sis perdesini aralıyor ve gizemlerin büyük çoğunluğunu nihayet aydınlatıyor.
Ancak dürüst olmak gerekirse, bu üç bölümlük maraton öylesine yoğun bir bilgi akışına ve katmanlı bir kurguya sahip ki, üç buçuk saatlik süre boyunca mitoloji ve karakter detayları arasında kaybolmuş hissetmeniz, hatta biraz baş dönmesi yaşamanız işten bile değil.
Yine de kemerlerinizi bağlayın; Stranger Things‘in 5. sezon 2. kısmında savaş sadece canavarlarla verilmiyor. Bay Clarke’ın tahta başındaki hallerinden Dustin ve Erica’nın zeka dolu atışmalarına, hatta Murray’nin o kendine has gergin enerjisine kadar herkes bize adeta hızlandırılmış bir fizik kursu veriyor. Ters Dünya, bizim dünyamız ve bunları birbirine bağlayan o egzotik maddenin yapısı hakkında öğrendiklerimiz, Stranger Things‘in basit bir korku hikayesi olmadığını, alt metninin ne kadar sağlam bir bilim kurgu temeline oturduğunu bir kez daha kanıtlıyor. İşte detaylar:

Stranger Things’te Gerilim Tavana Vuruyor
Esaretin Bedeli ve The Mist gibi başyapıtların mimarı efsanevi Frank Darabont’un yönetmen koltuğuna geçtiği beşinci bölüm “Şok Jock”, sezonun tansiyonunu bir anda zirveye taşıyor. Noah Schnapp’ın hayat verdiği Will Byers’ın artık edilgen bir kurban olmaktan çıkıp, “Büyücü Will” kimliğiyle sahneye çıkması ve Demogorgonlara karşı Eleven’ı andıran o müthiş saldırısı, Stranger Things‘in belki de en tatmin edici anlarından biriydi.
Fakat zafer sarhoşluğu kısa sürüyor. Toz duman dağıldığında, Hawkins kahramanlarını bekleyen acı tablo ortaya çıkıyor: Vecna, 12 çocuğu da Upside Down’a kaçırmış durumda. Onları kendi kovan zihnine bağlamış olsa da, çocuklar kendilerini muazzam görünen ama tamamen sahte bir Creel evi simülasyonunda, güvende olduklarını sanarak yaşıyorlar.


Zaman Tükeniyor: Tik-Tak Sesleri ve Lucas’ın Teorisi
Holly ve tabii ki Max’in bu simülasyon içindeki keşifleri sayesinde öğreniyoruz ki Vecna, bu çocukları büyük planı için saklıyor. “The Rightside Up” bölümünde ise ekibimiz, Will’in Vecna ile olan o lanetli bağının aslında iki yönlü işleyen bir otoban olduğunu keşfediyor. Eleven’ın aksine, Will’in düşmanıyla savaşabilmesi için ona fiziksel olarak yakınlaşması, yani tehlikenin göbeğine girmesi gerekiyor. Lucas’ın ortaya attığı “6 Kasım” teorisi, yani Vecna’nın nihai darbesini vuracağı o tarih, bölümlerin ritmini belirleyen o gergin geri sayımı başlatıyor.

Bilim ve Kurgunun Dansı: Camazotz’dan Kaçış
Darabont, Stranger Things‘in ikinci kısmının beşinci bölümde farklı mekanları, ağır kuantum fiziği teorilerini ve Nancy ile Jonathan arasındaki o çok beklenen duygusal anları öylesine ustaca harmanlıyor ki, bu akıcılık bizi altıncı bölüme, yani Shawn Levy imzalı “Camazotz’dan Kaçış”a kusursuzca taşıyor.
Stranger Things‘in bu bölümünü izlerken not defterlerinizi hazırlasanız iyi olur; çünkü Dustin’in Hawkins ile Vecna’nın dünyasını birbirine bağlayan solucan deliği teorisi, adeta devasa bir bilim dersi niteliğinde. Yazar Kate Trefry’yi burada tebrik etmek gerek; Steve ya da Robin gibi “bizden biri” olan karakterler üzerinden, en karmaşık bilimsel verileri bile biz sıradan izleyiciler için sindirilebilir hale getiriyor. Belki her şeyin bu kadar karmaşık olmasına gerek yoktu ama karakterlerin bu bilgileri birbirlerine aktarma heyecanı, seyirciyi de denklemin içine çekiyor.



Holly’nin Yükselişi ve Yılın Annesi
Eğer Stranger Things‘in bu sezonun gizli kahramanı kim derseniz, oyum kesinlikle Holly’ye gider. Oyunun son çeyreğinde hikayeye dahil olup bu kadar etkileyici bir performans sergilemek her çocuk oyuncunun harcı değil. Max ile karşılıklı oynadığı her sahnede, deneyimli rol arkadaşının altında ezilmeden parlıyor ve izleyiciyi o klostrofobik atmosfere hapsediyor. Ana kadrodan biraz rol çalıyor olabilir ama performansı o kadar iyi ki buna itiraz edemiyorsunuz.
Yedinci bölüm “Köprü” ise Vecna’nın gerçeklikleri birleştirip varoluşu silmesini engellemek için ekibin radyo istasyonunda toplandığı o epik buluşmaya sahne oluyor. Robin’in kız arkadaşı Vickie, Bay Clarke ve Karen Wheeler’ın o cesur duruşuyla yan karakterler de bu destanda kendilerine yer buluyor. Steve alınmasın ama bu sezonun “Yılın Annesi” ödülü tartışmasız Karen Wheeler’ın hakkı.


O Mucizevi An: Max Gözlerini Açıyor
Tüm bu kaosun ve teorilerin arasında, kalbimizde bir yumru gibi duran o kördüğüm nihayet çözüldü. Max’in, o derin ve korkutucu komadan uyanıp gözlerini araladığı o an, sadece Lucas için değil, ekran başındaki herkes için sezonun en büyük duygusal boşalmasıydı.
Sadie Sink ve Caleb McLaughlin’in bu sahnedeki performansı tek kelimeyle ciğer dağlayan cinstendi. Max’in fiziksel olarak zayıf düşmüş bedeni ama bir o kadar güçlü ruhuyla “Ben hala buradayım.” demesi, ekibin Vecna’ya karşı elindeki en büyük kozun “yaşama tutunma arzusu” olduğunu yüzümüze çarpıyor. O uyanış, Lucas’ın aylardır başucunda okuduğu kitapların, bitmeyen inancının ve Kate Bush dinletmesinin bir ödülüydü. Max’in dönüşü, Hawkins’in bu savaşı kazanabileceğine dair ihtiyacımız olan o tek kıvılcımdı, çünkü Vecna‘nın zihnini bilen tek kişi o.





Geçmişin Gölgeleri: Kali’nin Dönüşü ve Eksik Parçalar
Stranger Things‘in en büyük sürprizlerinden biri şüphesiz Kali’nin dönüşüydü. Sanki Duffer Kardeşler, 2. sezonun o çok eleştirilen bölümünün “günahını çıkarmak” istemiş gibi ona bir şans daha vermişler. Kali ve Eleven arasındaki bağ, tamamen ikisine özgü, Brenner’ın laboratuvarında yaşanan o tarifsiz acıdan besleniyor. Hopper artık kızını koruma konusunda yalnız değil; karşısında ciddi bir rakibi var.
Kali’nin dönüşü hikayeye derinlik katıyor mu, yoksa o bölümü kötü bir anı olarak rafa kaldırsak daha mı iyi olurdu tartışılır. Ancak Kali’nin, El’in mutlu son hayallerine çomak soksa bile tarihin tekerrür etmesini engelleme motivasyonu, izleyiciyi ikilemde bırakıyor.
Tabii her şey kusursuz değil. Linda Hamilton gibi bir efsanenin canlandırdığı Dr. Kay karakteri ne yazık ki potansiyelinin çok altında kalmış. Hamilton’ın o otoriter duruşu hala etkileyici olsa da, kısıtlı ekran süresi nedeniyle karakter Dr. Brenner’ın silik bir kopyası olmaktan öteye gidemiyor.



Will’in İtirafı ve Final Beklentisi
Stranger Things‘te beklenen an… Will’in nihayet kendi kimliğini açıkladığı o sahne, zamanlama olarak dünyanın en kötü anına denk gelse de duygusal yoğunluğuyla izleyiciyi paramparça etti. İkinci sezondan beri beklediğimiz bu yükün Will’in omuzlarından kalktığını görmek güzeldi fakat beşinci sezonda bu olayı çok uzattıklarını düşünüyorum. Bu tarz ufak tefek pürüzleri bir kenara bırakırsak, Stranger Things 5. Sezon 2. Kısım, yıllardır açlığını çektiğimiz cevapları önümüze seriyor. Taşlar yerine oturdu, saflar sıklaştı. Şimdi geriye tek ve en büyük soru kalıyor: Neden?
Max’in o karanlık mağarada fısıldadığı gibi, Vecna da bir zamanlar insandı ve içinde hala o insanlıktan kırıntılar taşıyor olabilir mi? Hawkins’in kurtuluşu onu yok etmekten mi, yoksa içindeki insanı bulup çıkarmaktan mı geçiyor? Geriye sadece tek bir perde kaldı. Yeni yılın ilk günü yayınlanacak o büyük final için hesap makinelerimizi ve umudumuzu hazırladık, Kate Bush eşliğinde son sözü bekliyoruz.


Sonuç
Stranger Things 5. sezonun bu ikinci kısmı, dizinin sadece nostaljik bir canavar avından ibaret olmadığını; dostluk, büyüme ve fedakarlık üzerine kurulu, bilimsel tabanı sağlam bir destan olduğunu bir kez daha kanıtladı. Duffer Kardeşler, bizi final çizgisine nefes nefese taşıdı. Artık elimizde teorilerimiz, kalbimizde karakterlere duyduğumuz sevgi ve kulaklarımızda o ikonik synthesizer melodileriyle 1 Ocak’ı beklemekten başka çaremiz yok. Hawkins için belki de güneş son kez doğacak; ama bu vedanın televizyon tarihine geçeceği kesin.




