10 Ekim’de vizyona giren “The Cut: Son Raunt“, Sean Ellis’in yönettiği psikolojik gerilim dramasıyla boks dünyasının acımasız yüzünü ifşa ediyor. Orlando Bloom’un emekli boksör rolünde fiziksel ve duygusal sınırlarını zorladığı film, 99 dakikalık (Türkiye’de 1 saat 39 dakika) bir kabus seansına dönüşüyor: Las Vegas’ta bir otel odasında hapsedilen bir adamın, şampiyonluk için yasadışı kilo verme yöntemleriyle çöküşü.
16 yaş ve üzeri izleyicilere uygun olan yapım, Paramount/Republic Pictures dağıtımıyla UIP Türkiye üzerinden 70 seansla sinemalarda; bütçe detayları gizli tutulsa da, Bloom’un yapımcılığını üstlendiği proje, Letterboxd’da 3.2/5 ve Roger Ebert’te “karanlık ama yetersiz” olarak 2.5 yıldız aldı. Fragmanlar (2:07’lik 127 gösterim) yoğun bir gerilim vaat ederken, film boksun glamorunu sıyırarak Aronofskyvari bir body horror’a evriliyor – zafer mi, yoksa kendi kendine yıkım mı?


The Cut’ın Hikaye ve Temaları: Emekli Boksörün Yasadışı Kilo Savaşı
The Cut; Emekli boksör (Orlando Bloom), karısı Caitlin (Caitríona Balfe) ve antrenörüyle (John Turturro) bir spor salonu işletirken, bir şampiyonun ani ölümüyle son şansını yakalıyor: Unvan maçına 6 günde 13 kilo verip girmesi gerekiyor. Las Vegas otel odasında hapsedilen adam, yasadışı yöntemlerle (kusma, lavman, ilaçlar) vücudunu parçalara ayırırken, film kilo verme obsesyonunun psikolojik yıkımını merkeze alıyor.
Senarist Justin Bull’un kaleminden çıkan hikaye, boksun fiziksel ve ahlaki bedelini sorguluyor: Flashback’lerle geçmiş trajediler (aile kayıpları) açığa çıkarken, ‘Rocky’ klişelerini tersine çevirerek, ringdeki zaferin bedelini otel odasındaki cehenneme indirgiyor. Temalar, bağımlılık, redemption ve body dysmorphia üzerine yoğunlaşıyor; Balfe’nin çift rolü (karı ve antrenör) duygusal katman eklerken, Clare Dunne’un anne figürü trajediyi derinleştiriyor. 16+ dereceli gerilim, seyirciyi Bloom’un terli, bitkin dönüşümüne hapsediyor – bir spor filmi değil, varoluşsal bir işkence.


Kadro ve Ekip: Bloom’un Fiziksel Dönüşümü ve Ellis’in Klostrofobik Vizyonu
Orlando Bloom, The Cut’ta boksör rolünde adeta kendini yeniden icat ediyor: 13 kilo vererek gerçekçi bir fiziksel çöküş sergileyen aktör, yapımcı olarak da projeye damga vuruyor – eleştirmenler (Flickering Myth: “Yoğun ve riveting”), performansını “Aronofsky’nin The Wrestler’ına selam” olarak övüyor. Caitríona Balfe (Outlander’dan), Caitlin olarak duygusal destek sağlarken, John Turturro (Boz) şüpheli antrenör olarak karanlık mizah katıyor; Clare Dunne (annesi), Ed Kear ve diğer yan roller (Eric D. Smith, Adonis Anthony) hikayeyi zenginleştiriyor.
Yönetmen Sean Ellis (The Cursed, Anthropoid), klostrofobik sinematografisiyle (kendi çekimleri) otel odasını bir hapishaneye dönüştürüyor: Karanlık aydınlatma, aynalar ve sessiz anlar, psikolojik gerilimi zirveye taşıyor. İngiltere yapımı 2024 filmi, Derin Film dağıtımıyla Türkçe altyazılı fragmanlarla (0:58, 23 gösterim) pazarlanıyor – ekibi, spor dramını body horror’a evirerek, TIFF’te Special Presentation olarak alkışlandı.

Eleştiriler ve Gişe: Tartışmalı Başarı ve Boks Dramlarının Yeni Soluğu
The Cut, eleştirmenleri böldü: Roger Ebert (2.5/4) “karanlık ama duygusal olarak yetersiz” derken, Assignment X “diyet yapanlar için kabus” diye övüyor; Letterboxd’da 3.2/5 ortalaması, izleyicileri “yoğun ama unutulabilir” olarak nitelendiriyor (bir yorum: “Son dövüş radyo özetiyle bitti, şaka mı?”). TIFF prömiyerinden beri (5 Eylül 2025 ABD vizyonu), gişe performansı mütevazı: Açılışta 5-7 milyon USD beklenirken, globalde 15 milyon USD’ye ulaşması bekleniyor – boks dramlarının (Creed serisi gibi) gölgesinde kalsa da, erken 2026’da Netflix/Prime Video’da streaming şansı yüksek.
Beyazperde.com’da 2 fragman (toplam 150 gösterim) ve 70 seansla sınırlı ilgi; Eylül 2025 vizyon haberiyle (Elmaslar ve Tron: Ares’le birlikte) listelenen The Cut, spor filmlerine psikolojik derinlik katıyor ama tempo düşüklüğüyle eleştiriliyor. Boks hayranları için bir must-watch, ancak duygusal bağ arayanlar için yarım kalmış bir yumruk.
Sinemaya dair diğer yazılarımıza bu linkten göz atabilirsiniz 🙂